süleymancı kadınların başörtüsü neden öyle

naskah drama 7 orang cerita rakyat singkat. Haberler > Başörtülü Kadınların Hayatlarının Çeşitli Dönemlerinde Toplumun Her Kesimi Tarafından Maruz Kaldıkları Zorbalıklar - 1257 Dini, kadınlar üzerinden yaşamaktan ne zaman vazgeçeceğiz? Erkek egemen bir toplumda bir kadın olarak yaşamanın zorluklarını hepimiz çok iyi biliyoruz... Hakkımızdaki kararlar erkekler tarafından veriliyor, mahalle baskısıyla karşılaşıyoruz, her önüne gelenden edep dersi alıyoruz, tacize uğrayınca bile suçlu bulunuyoruz, araba kullanırken sıkıştırılıyoruz, o saatte orada ne işi vardı denilerek tecavüzün meşrulaştırılmasına seyirci kalıyoruz. Ama en çok giydiklerimizle, giymediklerimizle ya da tercihlerimizle ve tercih etmediklerimizle yargılanıyoruz. Nasıl mı? İşte buyurun... Bu elbiseyi giysek de eleştiriliriz, giymesek de, değil mi? Ne giymeleri gerektiğini söyleyenlerden tutun da, 'Bunu giyin' diyenlere kadar pek çok işsiz kişi kadınlara kendi zevklerini dayatmaya çalışıyorlar. Bunun altında Türk kadınlarının dış görünüşünü eleştirenler mi dersiniz, sunuş için verilen pozların Türk kadınları tarafından becerilemeyeceğini anlatanlar mı dersiniz; herkes orada herkes! Ve madalyonun bir de bu yüzü var Başörtüsü takan ya da tesettüre giren kadınların yargılanmaları ve ısrarla kalıplara sokulmaları... Yaranmanın imkansız olduğunu düşünüyorsunuz, değil mi? Gelin, bugün biraz başörtülü kadınların özellikle toplumda ve sosyal medyada maruz kaldıkları zorbalıklara bakalım, güncel olayları değerlendirelim. Din tarafından yasaklandığı düşünülen davranışları muhafazakar erkekler sergilediklerinde bir sorun yok, ancak başörtülü kadınlar yaparlarsa mutlaka linç edilirler. Sosyal medyayı takip ediyorsanız bu tip fotoğraflara ara ara rastlarsınız. Alkol alan başörtülü kadınlar 'Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?' denilerek eleştiriliyor. Peki aynı eleştiri muhafazakar erkeklere yöneltiliyor mu? Tabii ki hayır! Not Tabii ki alkol sağılığınıza zararlıdır ve dostunuz değildir. Şiddet görmüş, bıçaklanmış, ölümün kıyısından bile dönmüş olsalar, başörtüleri açıldıysa mutlaka saçma ithamlarla karşılaşırlar. Bu örnekte de gördüğünüz üzere, kadın çocuklarının önünde bıçaklanmış ama bir başkasının derdi kafasındaki örtünün açılması... Ne denir ki? Yuh! En çok kendisi bilenler tarafından sosyal medyada bol bol tuhaf bilgilere maruz kalırlar; peygamberlerin eş durumlarından tutun da, hiç bilgisi olmadığı halde karşısındakinin eğitim ve kariyerini soruşturmaya kadar... Gayet güzel bir şekilde Twitter'ın geçtiğimiz haftalardaki akımına katılan başörtülü bir kadının nelerle sınandığını görebilirsiniz... Kalıplara sokulurlar... Bu tabii ki yalnızca başörtülü kadınlara mahsus değil ama yine de biraz düşününce kendi çevremizde 'Ama çok açık fikirli' dediğimiz biri mutlaka vardır. Öyle değil mi? Toplum tarafından başörtülü kadınlar için belirlenen meslekler vardır; bunların dışına çıkanlar sert bir şekilde eleştirilirler. Kadın Doğum Uzmanı Dr. Ünzile Girişgin'in cinsel yaşama dair tanıtım yaptığı ve seks oyuncakları ile cinsel sağlığı anlattığı bir video kırpılarak paylaşılmış ve marjinal olarak tanımlanan kadın bir bakıma eleştirilmişti. Çünkü başörtüsü vardı ve cinsel hayattan söz edemezdi! Başörtülü kadınların seks de yapmadıklarını düşünüyorlar sanırım... Siyasi rant uğruna aşağılanmalarında hiçbir sakınca yoktur, çünkü özgür iradeleriyle karar verdikleri şeyin toplum tarafından da onaylanması gerekir. Canan Kaftancıoğlu nedenini asla anlamadığımız bir şekilde bu fotomontajla karşılaşmış ve yine nedenini anlamadığımız bir şekilde aşağılanmıştı. Başörtüsü ya da tesettür kadınları aşağılayacağınız ya da diğer kadınları aşağılamak için kullanacağınız şeyler mi? Dedik ya, başörtülü kadınların yapabileceği meslekler vardır diye... Belli ki YouTuber'lık bunlardan biri değil! Instagram fenomenleri ile YouTuber'ların içerik üretmede yarıştığı bu dönemde Rabiaca da evde nasıl spor yaptığını ve spor yaparken ne giydiğini anlattığı bir vlog çekmişti. İlgilisine gayet faydalı olan bu vlog nasıl olduysa yine birilerini rahatsız etti. Söz konusu bir kadın, üstelik başörtülü bir kadın olunca spor yaparken videosunu paylaşması bir kesim tarafından 'garip' karşılandı. Hangimizin üzerine vazife ki bu? Kalıplar içine sokulmaya çalışılan kadınlar bir tarafa, kim oluyoruz da bunun kararını verebiliyoruz biz? Bir davranışı sergilediklerinde gerçekten Müslüman olup olmamakla yargılanır, herkesin kendi kafasındaki din düşüncesiyle kalıplara sokulmaya çalışılırlar. Sokak röportajı yapan Mert Armağan, karşısında kendisine gönüllü bir şekilde cevap veren başörtülü geçen kadına yılbaşı kutlamanın, yılbaşında Milli Piyango bileti almanın haram ya da helal olup olmadığını sormuş ve memnun kalmadığı cevaplar karşısında da 'Müslüman mıyız?' diyerek tuhaf bir atakta ne yahu, size ne! Kimin haddine birinin Müslüman olup olmadığına karar vermek? Tercihleri nedeniyle tesettürü kirletmekle suçlanır, bilekleri göründüğü ya da bone takmadıkları için içi boşaltılmış aksesuar kapalılıkla suçlanırlar. Bunun bir kuralı, kaidesi varsa bile herkesin kendi inandığı doğrultuda dinini şekillendirmesinin tam olarak nesi yanlış? Bunu konuya çok hakim olan biri net bir şekilde aydınlatabilir mi? Neden sürekli eksik bulunuyor tesettür? Farklı giyinmeleri neden eleştiriliyor? En dindar her yerini tek bir nokta görünmeyecek kadar kapatan kadın mıdır? Erkekler için de benzer kurallar var mı? Örnekleri çoğaltmak mümkün; başörtüsünü "düzgün" takmadığı için şiddet gören, ailesinin ya da kocasının baskısıyla kapanıp kapanmadığı sorulan, terörist olmakla yaftalanan, deri ceketlilerin saldırısına maruz kaldığı yalanıyla kullanılan ve sürekli eleştirilen binlerce kadın var. Dini kadınlar üzerinden yaşamaktan vazgeçeceğimiz günlerin gelmesi dileğiyle... Sibel ARNA Fotoğraflar Fatih YALÇINOluşturulma Tarihi Mayıs 05, 2007 0000Vücudu sımsıkı saran baştan çıkarıcı kıyafetler tasarladığı için ona "stretch’in kralı" diyorlar. Siyah deri, eldiven, mini elbise ve fermuar Azzedine Alaia’nın olmazsa Ross, Tina Turner, Raquel Welch, Madonna, Brigitte Nielsen, Naomi Campbell ve Stephanie Seymour gibi ünlü isimler Alaia’dan asla vazgeçmiyor. Victoria Beckham’ın geçtiğimiz sene 14 milyon dolara aldığı elbise hálá konuşuluyor. "Tasarladığım kıyafetler vücuda saygı duymalı" diyen tasarımcı, geçtiğimiz hafta gezmek, dinlenmek, esinlenmek için İstanbul’daydı. Biz de tatilinden bir iki saati çaldık, Hürriyet’e özel konuştu. Ê1940 yılına, Tunus’a geri dönersek, nasıl bir evde dünyaya geldiniz? - Ailem çiftçiydi. Buğday yetiştirirlerdi. Annem ve babam sürekli tarlada olduğu için beni anneannem ve dedem büyüttü. Liberal bir aileydi bizimki. Din ve eğitim özgürlüğü vardı. Yaşlı anneannem dışında hiçbir kadın başını örtmezdi. Bir çiftçi çocuğu nasıl olur da dünyaca ünlü bir modacı olur? - Önce Madam Pino kim? - Ebem. Beni o doğurtmuş. Sonra da ilgilenmeye devam etmiş. Tatillerimi Madam Pino’nun yanında geçirirdim. Bana resim kitapları alırdı. Moda dergilerine bakmama izin verirdi. Beni sinemaya, Amerikan filmlerine götürürdü. Kısacası ben çok farklı kültürlerin aynı potada eridiği bir ortamda büyüdüm. Hiçbir kültüre ait olma duygusu taşımıyorum. Müslümanların, Katoliklerin ve Musevilerin olduğu bir ortamda büyüdüm. Camiye de giderdim, Madam Pino’yla pazar ayinlerine de. Dolayısıyla kültür, ırk ve din açısından hiçbir ayırım gözetmem. Tasarım ile nasıl tanıştınız? - Kız kardeşim sayesinde. Onun gittiği okulda tasarım dersi vardı. Kendisi bu dersten nefret ettiği için bütün ödevlerini ben yapardım. Nasıl zevk alırdım, size anlatamam. Paris’te Ecole des Beaux-Arts’da heykel eğitimi almışsınız. Bu bilinçli bir tercih miydi? Yoksa bir kaza kurbanı mısınız? - Tamamen kaza. Ben tabii ki modacı olmak istiyordum. Ancak Madam Pino heykel okumam için baskı yaptı. "Seni dünyaya ben getirdim, üzerinde hak sahibiyim" dedi ve 15 yaşındayken beni alıp, Güzel Sanatlar Fakültesi’ne soktu. Madam Pino sayesinde heykeltıraş oldum, başka iki kadın sayesinde de moda tasarımı alanında geliştim. Başka iki kadın mı? Onlar kim? - Güzel Sanatlar Fakültesi’nin yakınlarında Tunuslu bir aileye ait görkemli bir malikane vardı. Saraya benziyordu. Okula gelip giderken sürekli önünden geçerdim. Bir gün iki genç kadın beni içeri davet etti. Ne yaptığımı sordular. Heykel eğitimi aldığımı söyledim. O dönemde Hıristiyan olmayanların Güzel Sanatlar Fakültesi’ne gitmesi pek mümkün değildi. Bu durum onlara enteresan geldi. Benimle ilgilenmeye devam ettiler. Tatillerimi onların yanında geçirmeye başladım. Modaya olan ilgimi fark ettiklerinde beni bir terzinin yanına soktular. Bu terzi Dior’un modellerini kopyalayıp Tunus’taki burjuvazi için dikiyordu. Siz nasıl bir çocuktunuz ki bütün kadınlar size şefkat besleyip, yol gösteriyordu? - Şeytan tüyüm vardı. Dikkat edin, hálá vardır! ÊKariyerinizde üç önemli modaevinin izleri var. Dior, Guy Laroche ve Thierry Mugler. Ama Dior’la sadece beş gün çalışabilmişsiniz. Neden? - O dönem Fransa için biraz hassastı. Cezayir Savaşı’nın sonlarına yaklaşılıyordu, Kuzey Afrikalılara pek de sıcak bakılmıyordu. Dior da benimle çalışmak istemedi. Bunu hiç sorun etmedim. Hemen ardından Paris’te başka dostluklar kurdum. Sizin başarınızın altında bu dostluk kurabilme beceriniz yatıyor diyebilir miyiz? - Kesinlikle. Ben tabiatım itibariyle çok meraklı bir kişiliğe sahibim. İnsanlara ve hayvanlara karşı çok sevgi doluyum. Hiç ayrım yapmıyorum. Her sabah uyandığımda acaba bugün kiminle karşılaşacağım, neler öğreneceğim diyorum. Kendimi bu anlamda hep çırak olarak görüyorum. Ne oldu da siz tanındınız? - Paris’ten sonra Amerika pazarına girdim. New York ve Los Angeles’ta kıyafetlerim çok beğenildi. Moda dergilerinde de çıkmaya başlayınca patladı. "Bir kadın tıpkı bir aktris gibi her zaman sahnededir." Bu sizin cümleniz. Siz daima hayalinizdeki aynı kadın için mi tasarım yapıyorsunuz? - Hayır tek bir kadın yok. Devamlı değişen kadınlar var. Ben tasarım yaparken anı, zamanı ve kuşakları takip ediyorum. Çünkü sürekli değişim halindeler. Sizin için strech’in kralı diyorlar. Bu kumaşı kullanmanızın, kadın vücuduna vurgu yapmanızın nedeni nedir? - Çünkü ben aslında heykeltıraşım. Bir manken üzerinde çalışırken bile heykel yapar gibi çalışırım. İnsan vücudunun kaslarını çok iyi biliyorum. Kollar, bacaklar, popo, omurilik... Vurgulamamak elimde değil. Güzel bir vücuda sahip olan kadınlar benim elbiselerimle daha kışkırtıcı oluyorlar. Birçoğu sayemde eş buluyor. Seksi görünmek için seksi kıyafet giymek şart mıdır? - Hayır. Bence kıyafetle seksiliğin bir ilgisi yok. Eğer bir kadın seksiyse çuval giyerek de öyle gözükür. Seksilik duruştur, bakıştır, haldir, tavırdır. Kıyafet olsa olsa yardımcıdır. Sizin kıyafetleriniz için önce seksi diyebilir miyiz? - Hayır. Ben kadınların değerini öne çıkaran tasarımlar yapıyorum. Önce rahatlık Alaia şimdilerde Barneys New York’ta Proenza, Balenciaga ve Dolce&Gabbana ile yan yana yer alıyor. Türkiye’de ise bir tek Harvey Nichols’ta KALKTI 19 NEYSE 55 DE OModada yaş diye bir şey kalmadı. 19 neyse 55 de o. Moda gençleşti. Sınırlar kalktı. Bir tek örtünme farklılığı var. Kadınlar yaşlandıkça daha çok örtünüyorlar. Bu sebeple gençlerle karşılaştığımda ilk söylediğim şey "açın" oluyor. Eteğinizin boyunu kısaltın, kollarınızı kestirin, dekoltenizi açığa çıkartın. Çünkü bir daha bu fırsat elinize geçmeyebilir. 80 yaşına geldiğinizde incecik bile olsanız deriniz DİZ ÇÖKMEMELİAzzedine Alaia ünlü gençlik filmi Clueless sayesinde ününe ün kattı. Alicia Silverstone’un başrolünü oynadığı film, 1990’lı yılların sonunda çekilmişti. Silverstone’un canlandırdığı karakter, üzerine silah doğrultulmuşken, Alaia’nın vücudu saran kıyafetlerinden birini giydiği için diz çökmeyi protesto ediyordu. Tasarımcı bu konu hakkında şunu söylüyor "O film benim için çok önemlidir. Bence kadınlar hiçbir şartta diz çökmemeliler. O erkeklerin görevi."ONUN TERCİHİ GELENEKSEL ÇİN ELBİSESİAzzedine Alaia tasarımcıların birçoğu gibi giyinmekten sıkılmış. Üzerindeki siyah, geleneksel Çin kıyafetinden dolabında tam 400 tane varmış. "15 yaşından beri bunları giyiniyorum. Köpeklerim üzerime saldırıp istedikleri gibi kirletebiliyorlar. Başka kıyafet giyecek olsam ayakkabı, gömlek, kemer, kravat düşünmek zorunda kalırım. Devlet başkanını da görecek olsam, alışverişe de gidecek olsam aynıyım. Takım elbise giysem palyaçoya benzerim." Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nin 'Askeri casusluk ve şantaj çetesi' soruşturması kapsamında Gölcük Donanma Komutanlığı'nda yaptığı aramalarda ele geçirilen video kasetleri, ses bantları ve belgelerle ilgili Askeri Savcılık tarafından hazırlatılan bilirkişi raporu tüm ekleriyle birlikte Balyoz Mahkemesi'ne ulaştı. Askeri Savcılık raporunda askeri personelin ailesine yönelik "fişleme formları" ile "hangi cemaatin kadınları nasıl giyinir"i anlatan canlı mankenlerle çekilmiş başörtüsü anlatımları dikkat çekti. Tuğamiral başkanlığında 5 bilirkişi Gölcük Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından Tuğamiral Sinan Azmi Tosun başkanlığında 5 personele hazırlatılan 30 sayfalık raporda, Gölcük Donanma'da ele geçirilen 5 harddiskle ilgili detaylı tespitlere yer verdi. Harddisklerin imajını alan bilirkişiler, bu harddisklerdeki incelemeye konu olan belgeleri de bilirkişi raporuna ekledi. Dava dosyasına giren bilirkişi raporunda, ilginç belgelere yer verildi. Bilirkişi raporunda 3 ve 5 nolu harddisklerde yer alan 'jpeg' formatındaki fotoğraflara dikkat çekildi. Hangi cemaat nasıl örtünüyor? 28 Şubat sürecinden kaldığı anlaşılan bu fotoğraflarla askeri istihbarat elemanlarına "türban bağlama şekilleri"nin detaylı bir şekilde anlatıldığı görüldü. Başörtülü kadınların değişik tarikat grupları adı altında fişlendiği anlaşıldı. "Radikal İslamcı gruplara mensup kadın üyelerin türban bağlama şekilleri" başlığıyla hazırlanan fotoğraflarda başörtülü kadınlar, "Acz-i Mendi tarikatı ve Hizbullah", "Fethullah Gülen Grubu", "Milli Görüş Fazilet Partisi", "Nakşibendi Tarikatı" olmak üzere 4 grupta gösteriliyor. Kadınların ön ve yan cepheden çekilmiş fotoğraflarının altında başörtüsünü bağlama şekilleri detaylı bir şekilde anlatılıyor. Star Gazetesi'nin haberine göre 3 ve 5 nolu harddisklerde yer alan "005_A_Ev Ziyareti Formu" isimli word dosyasında da "Takip ve kontrol altında tutulan personelin birlik dışı faaliyetlerinin takibinde dikkat edilecek hususlar" maddeler halinde anlatılıyor. Birlik dışında takip edilmesi istenen askeri personellele ilgili fişleme sırasında dikkat edilmesi gereken noktalar şöyle Eş veya kız çocuklarından peruk kullandığı izlenimi edinilen var mıdır? Aileye ait fotoğraf albümünün incelenmesi sonucu tespit edilen menfi hususlar var mıdır? Evde hangi markalar kullanılıyor? Evde alkollü içki bulunmakta mıdır? Kolonya / gülsuyu ikram edilmekte midir? Kütüphanede / evde bulunan yayın ve dokümanların kitap, dergi, gazete, kaset, CD adı, yazarı, konusu nedir? Ev ve gıda amaçlı kullanılan malzemelerin markaları nelerdir? Deterjan, tuz, bisküvi, beyaz eşyalar TV'de hangi kanal izlenmektedir? Aile yakınları arasından siyasetle aktif olarak ilgilenen var mıdır? Hangi siyasi görüşe mensuptur? Akademisyenlere 'türban' takibi Asker eşlerini ve ailelerini garnizonların içinde ve dışında takip etmek için fişleme formları hazırlayan şüphelilerin, başörtüsü özgürlüğüne destek veren akademisyenleri de yakın takibe aldıkları ortaya çıktı. Gölcük?Donanma Komutanlığı'ndaki zilada ele geçirilen 5 nolu hardiskte yer alan bir word belgesinde ise 1 Şubat 2008 tarihinde üniversitelerde kılık kıyafetin serbest bırakılmasını destekleyen bildiriyi Türbana Destek Bildirisi imzalayan 3 bin 600 akademisyenden 32'sinin Kocaeli Üniversitesi'ne mensup olduğu belirtilerek bu akademisyenlerle ilgili istihbari çalışma yapıldığı görülüyor. Hazırlanan listede Türbana Destek Bildirisi'ni imzalayan akademisyenlerin isimlerine ve görev yerleri tek tek belirtiliyor. şöyle bir şeydir. grup halinde böyle örtünmüş bir kadın topluluğu görünce hemen yapıştırıyorum süleymancı etiketini. acaba neden tek tip giyiniyorlar diye düşünürken , erkek süleymacıların da böyle aynı şekil giyindikleri aklıma geliyor. muhtemelen birbirlerini tanımak böyle yapıyorlar. bu memleketin hep bir elit tabakası vardı, 2002 öncesi kadınlar mini etek giyer, erkekler de papyon takarlardı; zamanla düzen değişti, 2002 sonrası kadınlar eşarp , erkekler de hakim yaka gömlek giyer şeylerse; arabaların lüks olması, evlerin lüks olması, yaşantıların israfla dolup taşması. bu süleymacı tayfada bu işten nemalanan bir zümre, bu eşarp bağlama modelleri de kendilerini hep toplumdan hem de inandıkları inancın içindeki insanlardan ayırma kılık kıyafeti umurumda değil. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. 3 kasım seçimlerinde anap'ı desteklemelerine şaşırılmaması gereken, zira daha önceki pek çok seçimde de neredeyse toplu olarak aynı partiye oy verdiği bilinen organizasyon cemaat, tarikat.. vs.edit 3 kasım seçimlerinden sonra girilen bir entry'de süleymancıların anap'ı desteklemesine şaşırılmakta idi.. eskiden buralar hep tarla idi.. şimdi tek başına biraz manasız olmuş benim yazdığım kisa pacali bol kumas pantul, colormatik ve koseli gozluk, pantul kemer zimbirtisina yandan ya da arka cep ustunden asili anahtarlik, var mi yok mu belli olmayan sipsi gibi bir biyik bu akimin tercih ettigi dis gorunuz seklidir. uzerlerindeki gomlegin etekleri ise tercihan pantul icinde ama istenirse disarida birakilabilir. tabii her an ilahi okumaya hazir bir ses tonu da bu imajin en buyuk tamamlayicilarindandir. hepsi birbirine benzer ama cinli degillerdir. uğur mumcu'nun rabıta isimli kitabında süleymancılara da değinilmiş, cemaatin para kaynakları ve ilişkileri ortaya çıkarılmıştır. talebe yurtları açarlar, özellikle kırsalda çok yaygın bir şekilde bu sayede öğrenci toplarlar bir de süleymancıklar vardır evlerin dış duvarlarında yaz vakti bolca bulunurlar. bereket getirdiklerine inanılan süper sevimli yaratıklardır.bkz süleymancık ankara'da mhp'ye oy vermiştir. türkiyede ki çok bilinen tarikatlardan biri. son zamanlar da tesadüfen her okuduğum kitapda karşıma çıkan ve beni ürküten oluşumsanıyorum takva filmin de olayların etrafında döndüğü tarikatta buydu. yamuluyorsam düzeltin bi el atın ehehehe imla hatalarım nasıl ama? öğrenicem inşallah bunu, güzel durdu mu, ay pardon durdumu?edit kediye kafa atan mucahit fare2 der ki "takva filminde mahmutculardan bahsediliyor. ismailağa cemaati filan, süleymancılar cübbe ve sarık sakal olayına karşılar, onlar takım elbise badem bıyık filan takılırlar." bizim orda küçük bir anadolu kasabası her gün onlarca günah üretip yok efendim gece tırnak kesmek günah, ezan okunurken konuşmak günah, şu da günah bu da günah hepsi günah halkı depresyona sokan ve depresyona soktukça kendilerine daha da yaklaştıran bilmem farkındalar mı? bizim oranın en görkemli binasına sahip, allah rızası diye sürekli yardım toplayan, topladıkları yardımlarla çocukları eğiteceklerini iddia eden ancak halkın parası ile halkın çocuklarını günah depresyonuna sokan, eğitmek yerine körelten,merkezi olarak, kim benim cemaatime arka çıkacaksa ya da engellemeyecekse ona oy veririm veririz, verdirtiriz şeklinde bir siyasi duruş sergileyen, seçim öncesi ön protokol yaptıkları siyasi parti ki cemaat önderlerinden birileri milletvekili adayı falan yapılır hakkında "dine en çok hizmet eden siyasi parti" şeklinde propaganda yapan dini yalan mı amkedit ne entry arkadaş lanetlendim mi ne. bir hafta zamanın ötesinde, bir hafta en beğenilenlerde. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.

süleymancı kadınların başörtüsü neden öyle