sözlü mülakatta torpil nasıl yapılır
naskah drama 7 orang cerita rakyat singkat. 2,5 yaşındaki Kadir Gezer’in ölümü, Nisa bebeğin sağlık durumu ve mülakatta kasıtlı eleme iddialarıyla ilgili Aile ve Sosyal Hizmetle Bakanı Derya Yanık CNN Türk canlı yayınında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Dicle Canova’ya konuşan Bakan önemli mesajlar verdi. Bakan Yanık’ın açıklamaları şöyle;2,5 YAŞINDAKİ OĞLUNU ÖLDÜREN BABA Çok üzgün olduğumu ifade etmem lazım. Bababası ya da ailedeki herhangi birisi tarafından öldürüldüğü iddiası bile bizim için yeterince sarsıcı iddiadır. Kadir’le ilgili 26 Nisan’da bize ihbar gelmiş. 28 Nisan’da arkadaşlarımız inceleme yapmışlar. Fakat her hangi bir bulgu yok. Baba evde yok. Dede ve aile fertleriyle görüşüyorlar. Anne Ankara dışında. Arkadaşlarımız bununla yetinmiyor, babayı kuruma çağırıyor. Varsa da bir şiddet ölüme götüren süreç sonrasında oluyor. Hiçbirşey yapılmadığı iddiası biraz haksız bir iddia olur. Kendi idari soruşturmamızla gereğini yaparız. NİSA BEBEĞİN SAĞLIĞI NASIL? Yönlendirici olmak istemem. Kanaat paylaşmak doğru olmaz fakat şu ana kadar arkadaşlarımızın bir ihmali olduğu bulgusu yok. 0-6 ay arası çocukların kusma reflekslerinde çokça karşılaşılan bir husus. 1 Nisan sabah saatlerinde arkadaşlarımızın bebek kamerasında. Kameradan tespit ettikten sonra müdahale ediyorlar çocuğun hareketlerinde değişiklikler var ve müdahale ediyorlar. Yatırma pozisyonu önemlidir kuşkusuz. Bütün kamera görüntüleri, beslenme saatleri kimler sorumlu, tıbbi müdahalenin nasıl yapıldığı sonraki hastane süreciyle ilgili bütün verileri topladık. Okul öncesi eğitimde iş birliği protokolü Tıbbi ve idari anlamda soruşturma yapılıyor. Nisa bebek hayati tehlikeyi atlattı sondayla besleniyor. Şükürler olsun ki hayati tehlikeyi atlattı. Henüz daha nefes şeyi tam yerin gelmedi. Doktorlar hastanede daha uzun süre kalmasını doğru bulmuyorlar enfeksiyon sebebiyle solunum cihazını temin ettik bakanlık olarak onu hastane dışında onu özel bir bakıma alacağız. Takibini biz bakanlık olarak yapacağız. Henüz kalıcı hasar olup olmadığın tespit etmedik bebek çok küçük olduğu için. Bu ilerleyen dönemde bebeğin hareketleriyle belli oluyor. “AİLE HALA ÖNEMLİ BİR KURUM” Aile ile ilgili umutsuzluk söylemi var bazı çevrelerde ama veriler bunu desteklemiyor. Yaşadığımız dönem, eğitim, iş hayatı gibi çeşitli dinamikler aile kurma yaşını değiştirdi ve ilerleyen yıllara yaydı. Gençlerle ilgili dünyada da böyle. Yapılan araştırmalarda aile hala önemli bir kurum. Türkiye’de aileyi önemseme yüzde 99. Dünyada en düşük oran yüzde 93’le Hollanda’da. Bizim kültürümüzde aile çok kıymetli ve korunması gereken bir başlık. Nasıl bir aileyi koruyacağız? Biz dolayısıyla iyi bir aile olsun, aile içindeki marazlar ayıklansın, şiddet, istismar problemleri yaşanmasın. Hayata hazırlayan ailemiz olsun diye çabalıyoruz. “MÜLAKATTA KASITLI ELEME” İDDİALARI İşe alım mülakatlarında kesinlikle torpil’ yok. Sınavı kazanan adayların KPSS puan ortalamasıKPSS puan ortalaması sınavı kazanan adayların sözlü sınav puan Dolayısıyla öyle 60’lar, 50’ler kafalarına göre aldılar vs. değil. Biz siyasetçiyiz. Bu tür tartışmalara, yok torpildi, yok istediğinizi aldınız, kendi yakınlarınızı koydunuz’ biz bunlara alışığız. Ama 4 bin 175 personel almışız. Bu çocukların hepsi 30 yaş altı çoğunlukla. Emeğiyle giren çocuklara kimse bu muameleyi yapmaya hakkı yok. Ben alışığım ben cevabını veririm. 2 Mart 2022 ile 12 Nisan 2022 arasında Bakanlığımız merkez binalarında 8 ayrı komisyon mülakat yaptık. Komisyonlarımızın tamamı yönetici pozisyonunda… Yönetici pozisyonundan kastım şu; genel müdür, genel müdür yardımcısı, daire başkanı. Komisyon üyelerinin en düşük ünvanı daire başkanıydı. 1,5 ay boyunca ben bakanlığı kilitledim. 1,5 ay boyunca bütün yönetici kadroları bu mülakatlardaydı tek tek. Fotoğraflar var, paylaştığımız şeyler var. En aşağısı daire başkanı pozisyonunda. 1,5 ay boyunca, Telegram konuşmalarından bahsediyorlar. Geldi o konuşmalar bana. Efendim baştan belliymiş zaten.’ 1,5 ay ben niye mülakat yaptıracağım bütün yönetici kadroma? Akşama 6’ya kadar mülakat yapıp 6’dan sonra Bakanlıktaki asli görevlerini yapıyorlar. Niye yapayım 1,5 ay deli miyim ben? O zaman listeler hazır alırım, geçer giderim. Kimsenin de ruhu duymaz. 1,5 ay tek tek mülakat sınav sırasında adaylara ben de bir kısmına gidip gözlemci olarak katıldım. Cam fanustan soru çektiriyoruz, karşısına bilgisayar ekranı var. Ekrandan soru karşısına çıkıyor. Cevabı arkasına yansıtılıyor. Cevabı verip vermediğini, doğru verip veremediğini dönüp baksa görecek. O kadar şeffaf. Bizim normalde 6 bin kadromuz var. 6 bin sözleşmeli personel için kadro açtık. Bin 805 sözleşmeli pozisyon özel mesleki nitelik gerektirmediği için doğrudan KPSS puanıyla atadık. Kim bunlar? Destek personeli, teknisyen, güvenlik görevlisi… Bunları direkt KPSS puanıyla atadık. 20 adet hekim bu da doğrudan doğruya Sağlık Bakanlığı tarafından kura sonucu bize yönlendiriliyor. Geriye kalan 4 bin 175 sözleşmeli pozisyon özel mesleki gerektirdiği için. Kim var bunların arasında? Psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, diğer bakım personelleri, çocuk gelişimcileri var. Bu adaylara da özellikle sözlü sınav yaptık. Neden? Çünkü bizim hizmet verdiğimiz grupların tamamı kırılgan gruplar. “BİZİM İŞİMİZDE KRİTER TEK BAŞINA KPSS OLAMAZ” Kadir Gezer’i konuşuyoruz. Kadir Gezer’in ailesine giden bir sosyal hizmet uzmanının ya da bir psikoloğun ya da bir pedagogun ya da bir çocuk gelişimcinin bu hassasiyeti taşıması lazım. Bu farkındalığı taşıması lazım. Hiç kimse kusura bakmasın. Bu kadar net sölüyorum. Bunun her türlü de dayağını yerim, her türlü tartışmasını da yaparım. Ben bu kadar kırılgan gruplara hizmet verirken, bu hassasiyeti taşımamış 100 değil 102 alsın KPSS’den. Bizim işimizde kriter tek başına KPSS olamaz. İcra edebilme ve kabiliyet. Biz sadece burada bakış açımızı ve yaptığı süreçle ilgili hassasiyetimiz. Sayılar vereyim. KPSS puanı üzerinden gidiyor hep mesele. 4 bin 175 pozisyon için KPSS sıralamasına göre 12 bin 525 3 katına adayı sözlü sınava çağırmışız. Snra bu adaylar 2 bin 272’si sınava gelmemiş. 10 bin 253 aday sözlü snava katılmış. Yani davet edilen adayların yüzde 82’si katılmış, yüzde 18’i zaten katılmamış. 10 bin 253 aday arasından da 4 bin 275 pozisyonu biz tek tek çerçeve sorularla, mesleki sorularla, genel kültür sorularıyla aslında daha çok adayın talip olduğu işi yapma kapasitesinin isteğinin ve farkındalılığının olup olmadığı. Arkadaşlarımızla anbean takip ettim 1,5 ay süresince. Genel olarak bütün grupların söylediği bir şey vardı. Evet KPSS’si çok yüksek olanlar var. Onlar zaten başka yerlere atandıkları için gelmediler. Adayların arasında böyle çok uçurum şeyler yok. Ben 3. sıradaydım beni 175. sıraya atmışlar.’ Zaten virgülden sonra oynayan puanlardan bahsediyoruz. Puanlar zaten birbirine çok yakın. Arkadaşlarımızın söylediği şey şuydu mesela; Daha ortalama 80-75 arası ya da 85-80 arası. Gruplara göre değişiyor. Daha orta grupların dikkati daha yoğundu. KPSS puanları yüksek olanların çok kapanmış, çalışmış değil tabi. Genel olarak ortadaki gruplar çok daha hevesli ve dikkatli, yapacağı işe odaklanmış gibi. Kişisel yorumları da vardı. Bu süreci tek tek takip ettim. RÜŞVET İDDİALARI Rüşvet iddiası tümüyle yalan. Bizim il müdürlerimiz mülakatta yok. Şöyle bir cümle; Kendini tanıttı, benden rüşvet istedi’ vs. Bir il müdürünün bir adayı bilip gidip arayıp kendisini tanıtıp, Ben il müdürüyüm. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ait il müdürüyüm. Sana mülakatta kazandırırım’ demesi kadar absürd bir şey var mı? Buna nasıl inanabilirsiniz? Yazmış ve Telegram grubunda hesabı kapatıp kaçmış. Belli ki provokasyonlar olur. Ama aklı başında insanlar bir şeyin manipülasyonunu, provokasyonunu, yalan mı, değil mi olduğunu bilir. TERCİH BAŞVURULARI NE ZAMAN BAŞLAYACAK? Tercih başvurularını Cumaya yetiştirmeye çalışıyoruz, en kötü ihtimalle Pazartesi inşallah. Rumico
Türkiye'de mülakat/sözlü sınav tartışmaları yeni değil ama son günlerde hiç olmadığı kadar kamuoyunun gündeminde. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'ın "Bundan sonra bütün öğretmen atamaları mülakatla olacak" yönündeki açıklamasının ardından sendikaların tepkileri medyaya yansımaya başladı. En dikkat çeken tepki ise Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın'dan geldi; "Milli Eğitim Bakanlığı uygulanan ve fayda mülahaza edilmeyen 'mülakat' konusunda kesin karar ifade etmek yerine tartışmaları dikkate almalı. Mülakat bazı bakanlıklarda da var denilerek makul gösterilmemeli." İşe en uygun elemanı seçme hususunda özel sektörde ve kamuda mülakata başvurulmasının bir ihtiyaç olduğu demokratik dünyanın kabulü iken bugün için Türkiye'de, hayata bakışları muhafazakar, milliyetçi ve sol yelpazeye denk gelen Memur-Sen, Türkiye Kamu-Sen ve Kesk gibi memur konfederasyonları ve kamuoyunun kahir ekseriyeti söz birliği etmişçesine devletin mülakatla personel almasına karşı çıkıyorlar ve sözlü sınavlara hayır diyorlar. Peki neden? Bunu cevabını merak etmek, önemsemek, ciddiye almak ve öğrenmek zorundayız. Mülakat; adayların kişiliğini, karakterini, davranış ve tutumlarını tanımak, iletişim becerilerini, zeka, karakter kavrayış gücünü, muhakeme yeteneğini, algılama hızını, ifade düzgünlüğünü ve fiziksel özelliklerini ölçmek, mesleğe olan ilgilerini, geçmiş deneyimlerini değerlendirmek üzere en uygun ve en nitelikli kişiyi kuruma kazandırmaya yarayan bir personel seçme tekniğidir. LİYAKATLİ PERSONEL SEÇİMİ İÇİN ADİL, TARAFSIZ ve DOĞRU MÜLAKAT ŞARTTIR Tam demokrasiyle yönetilen ülkelerde nesnellik, güvenilirlik ve geçerlilik unsurlarını bir arada bulunduran mülakatlar kamu personelinin işe yerleştirilmesinde yazılı sınavların bütünleyici bir parçası olarak görülmektedir. Türkiye kamu yönetiminde ise başta iltimas adam kayırma, arka çıkma ve klientalizm siyasetçinin kendi seçmen kitlesini müşterisiymiş gibi kayırması yaygındır. Türkiye gibi kalkınmakta olan ve demokrasisinde aksaklıklar ve eksiklikler bulunan bir ülkede bu tür toplumsal hastalıklar var diye mülakattan vazgeçmek mümkün müdür? Bu konu her meslek grubu için ayrı ayrı tartışmaya açılmalıdır. Öğretmen adayına yapılan mülakat tekniği ile hakim/savcı adayına, kaymakam adayına veya düz memura uygulanacak yöntem aynı olmamalıdır. İşe alınacak bir memur adayı için belki 15 dakikalık mülakat yeterli olabilir ama aynı metodun öğretmene uygulanması halinde sağlıklı sonuçlar alınması mümkün değildir. Kamudaki mülakatların güvenilir veya güvenilmez olması işveren konumundaki devletin tavrına bağlıdır. Yürütme erkini elinde bulunduran hükümet/devlet, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar mülakatlarda objektif olursa, tarafsız kalmayı başarırsa hatta toplumun "ötekiler"ine mesela Alevi bir adaya gerekirse pozitif ayrımcılık yaparsa, Sol görüşte olan bir adaya kapıları kapatmamak hususunda daha hassas davranırsa mülakatlar neden güvenilir olmasın? Bunların yapılması aynı zamanda çoğulcu demokrasinin, farklılıklara saygının, sivilliğin, eşit vatandaşlığın ve kardeşliğin gereği değil midir? Yapılacak mülakatlarda nesnelliğin ve tarafsızlığın düzeyi o kadar yüksek olmalıdır ki mülakatta başarılı olamayan bir aday; mezhebinden, inancından, etnik aidiyetinden, siyasi kimliğinden ötürü dışlandığı hissine asla ve asla kapılmamalıdır. Mülakat uygulamasına ihtiyaç duyulmasının temelinde yatan liyakatli kişilere ulaşma isteğidir. Liyakat yeterlilik kamu hizmetlerinde ve kamu kuruluşlarında görev alacak personele; göreve alınmada, ilerleme ve yükselmelerde ahlaki, bilimsel, mesleki, fikri vasıf ve kabiliyetlerin esas alınarak, tarafsız, adil bir davranışla, objektif hukuk kurallarının ve metotlarının uygulanması rejimidir. Yazılı sınavdan kopya çekmek veya soruları çalmak suretiyle yüksek puan almış emek hırsızı adayların, nitelikli ve ciddi bir mülakat sınavını aşarak sisteme girmesi neredeyse imkansızdır. Bu yönüyle mülakatlar aynı zamanda emniyet supabı işlevi görürler. HATASIZ ve İDEAL BİR MÜLAKAT İÇİN Psikoteknik testler, değerlendirme merkezi, yalan makinesi ve biodata gibi personel seçme teknikleri arasından en yaygın kullanılanı aynı zamanda en düşük maliyete sahip olanı mülakattır. Buna karşın mülakat subjektiflik riski en yüksek seçme aracıdır. Mülakatı yapan kişinin/kişilerin/grupların eğilimleri, kişisel fikirleri ve değer yargılarından kaynaklanan ve böylece mülakatın başarısını olumsuz yönde etkileyen problemler mevcuttur. İşe almada yanlış seçimlerin yapılmaması için özellikle bu tekniğin uygulanmasında belli başlı hataların ve hatalı anlayışların önüne geçilmesi gerekmektedir. 1. Mülakat komisyonu üyeleri uygun kişilerden seçilmelidir. Komisyon üyeleri; alabildiğince önyargılar ve kalıp yargılardan uzak ve tarafsız, kurumu temsil edebilen, geniş bir bilgi ve deneyim gücüne sahip, alanında kendilerini ispatlamış ve mülakat eğitimi almış kişiler olmalıdır. Bunlarla birlikte adalet ve vicdan duyguları güçlü, empati becerisine sahip, etkin bir dinleyici, dengeli, erdemli tavırlarıyla çevresinde saygı duyulan, örnek şahsiyetler sahip olmalıdırlar. Bu sayede zeki, yetenekli, başarılı adayların daha doğru, daha objektif ve daha tarafsız bir şekilde seçilmeleri mümkün olabilecektir. Müşavir, şube müdürü veya şef pozisyonlarında görev yapanların komisyon üyesi yapılması mülakatların ciddiyetine gölge düşürür. Ölçülmeye muhtaç kişinin, başkasını ölçmeye cüret etmesine müsaade edilmemelidir. 2. Mülakat komisyonunda adayın bilgi düzeyini değerlendirecek, adaylar arasında optimal kıyaslama yapabilecek uzman üyelerle birlikte, adayın kişilik analizini yapmak ve mevcut davranışlarından yola çıkarak gelecekte sergileyeceği davranışları hakkında fikir sahibi olmak için, kısmen de olsa, psikoteknik bir değerlendirme yapmak üzere bir psikolog bulundurulmalıdır. Ancak komisyon üyeleri mülakattaki adayın ne savcısı ne de psikoloğudur. Üyelerin görevi ne adayı sorgulamak ne de psikolojik sorunlarını Mülakat komisyonu üyeleri önceden hazırlanmış standart sorular sormalı ve adaylar, kapalı zarflardaki soruları kendi elleriyle seçebilmelidir. Tüm mülakat boyunca komisyon üyeleri mülakatın yaklaşık yüzde 20'lik bölümünde söz almalı, yüzde 80'lik bölümünde ise aday konuşmalıdır. Üyeler, adaylara yapılandırılmış sorular yanında, "yanlış soru" sorma hatasına düşmeden, ek sorular da sorabilmelidirler. Ancak burada çok dikkatli davranılmalı, adayın ruh dünyasında "ayrımcılığa uğradığı" hissi uyandıracak politik görüşleri açığa çıkarmaya yönelik subjektif sorular veya özel hayatları hakkında detaylı sorular sorulmamalıdır. Ayrıca yazılı ve sözlü sınav notunun aritmetik ortalamasının alınmasıyla elde edilecek puanla başarı sıralaması belirlenmelidir. Sadece mülakat notunu baz alarak yapılacak atamalar kusurlu ve eksiktir. 4. Mülakatlarda görüntü ve ses kaydı alınmalıdır. Etkili ve verimli bir yargısal denetimin gereği olan "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." hükmünün bir gereği olarak sonuca itiraz eden adaylar, idari yargı yoluna başvurmaları halinde idare, video kaydıyla kendisini savunabilmelidir. İdarenin sözlü sınavın kayıt altına alınmasından ürkmesinin, mülakata devlet sırrı muamelesi yapmasının bir anlamı ve gereği yoktur. Evi camdan olanlar taştan korkar. Ayrıca ilgili hizmet kolundaki üç büyük sendikanın temsilcileri gözlemci sıfatıyla komisyonda bulunmalarında ciddi yararlar sağlanacaktır. Böylelikle katılımcılık ilkesi, hayat bulur ve sonuçlara itiraz neredeyse sıfırlanır. 5. Mülakat polisiye bir sorguçluk değildir. Yeterlilikleri ölçmeyi hedefleyen bu sınav tekniğiyle kripto FETÖ'cüyü veya PKK'lıyı tespit etmeye çalışmak beyhudedir. Mesela Eylül 2016'da yapılan sözleşmeli öğretmenlik mülakatlarında, komisyonca başarılı bulunan, mülakatı kazanan ve atanmak üzereyken MİT'in bildirdiği Bylock listesinde isimleri yer alan yaklaşık 300 kişinin ataması iptal edilmiştir. Normal şartlar altında mülakat için en az 15 dakika, en çok 1 saat zaman ayrılır. Terör örgütü üyesi olan bir adayın, mülakatla değil ancak devletin istihbarat birimlerinin kayıtlarına dayalı yapılacak ciddi ve kanıta dayalı güvenlik soruşturmalarıyla ortaya çıkarılabilir. Mülakatlar, ulusal güvenlik yönüyle sakıncalı görülen kişilerin elendiği bir araca dönüşmemelidir. Güvenlik soruşturmasından geçemeyenlere bu durum açıkça bildirilmeli, hangi gerekçeyle sakıncalı görüldükleri kendilerin açıklanmalı aksi takdirde mülakatın kendisi ve ilgili komisyon üyeleri haksız yere zan altında kalacaklardır. 6. Öğretmenlik gibi uygulama gerektiren mesleklerde işe alma süreci mülakat sınavıyla bir anda yapılıp sonlandırılmamalıdır. Öğretmenin sınıftaki performansı ve pedagojik pratiği ölçülmeden mülakat sınavındaki birkaç soruyla ve alelacele yeterliliğini ölçmeye çalışmak sağlıklı sonuçlar vermeyecektir. 15 dakikalık mülakat yerine 2014'ten bu yana yürürlükte olan, bir yıllık zamana yayılmış ve neredeyse 360 derecelik değerlendirme yapılabilen adaylık sürecini ciddiyetle işletmek yeterlidir. Öğretmenlik mesleğinin niteliğini artırmayı hedefleyen bu uygulamada adaylık bir yıllık zamana yayılmıştır. Maarif müfettişi, eğitim kurumu müdürü ve danışman öğretmenin sevk ve idaresinde, mesleğin genel yeterlikleri çerçevesinde oluşturulan ölçütlere göre aday öğretmenlerin performansı değerlendirilmektedir. Performans değerlendirmesinde başarılı bulunanlar, bir yıllık fiili çalışmanın ardından Bakanlıkça tekrar yazılı ve sözlü sınava tabi tutulurlar. Yazılı ve sözlü sınavlardan alınan puanların ortalaması aday öğretmenin başarı puanını oluşturur. Bu süreci başaramayan öğretmen adayları düz memurluğa atanmaktadırlar. Öğretmenleri mülakata tabi tutma hadisesini bu kapsamda ele almak daha sağlıklı, daha tutarlı ve daha ölçülü olacaktır. Vurgulanması gereken bir diğer husus; öğretmenlere mülakat getirilmesi belki niteliği artırma gayreti gibi görülebilir ama mülakat meselesi aynı zamanda yanlış planlamadan ya da plansızlıktan kaynaklanan arz talep dengesizliğinin doğurduğu vahim tabloyu ve sayıları yakında yarım milyon kişiyi bulacak olan "atanamayan öğretmen" sorununu perdeleme işlevi görmektedir. Öğretmen istihdamında bir tıkanma ve kilitlenme hali mevcuttur ve her öğretmen adayını istihdam etme imkanı olmayan devlet, birilerini elemek zorunda kalmaktadır. 1936 yılında askerliklerini er, onbaşı ve çavuş olarak yapmış olan ve okuma yazma bilen gençlerin kısa süreli kurslara tabi tutularak "geçici öğretmen" olarak görevlendirildiğini, 1996 yılında tüm fakülte ve yüksekokul mezunlarından başvuranların eğitim sistemine sınıf öğretmeni olarak yazılı sınavsız, mülakatsız, pedagojik formasyonsuz atandığını biliyoruz. Cumhuriyet tarihinde bunlara benzer beş tane uygulama mevcuttur. YAZILI ve SÖZLÜ SINAVLARDA ADALET TESİS EDİLEBİLİRSE NE OLUR ve KİM KAZANIR? Adalet, hem devletin hazinesi hem de medeniyetin ilk şartıdır. Göğsümüzü gere gere işte adil, objektif, güvenilir mülakat budur diyebileceğimiz bir sınav sistemine sahip olmak Türkiye'nin istikbalinin garantisidir anlamı da büyüktür. Kamuya personel alımında adil bir sınav sistemi kurulabilirse ne olur? - Kamu gücünün yeteneğe ve kişilerin bireysel üstünlüğüne göre paylaşıldığı, en bilgili, en vasıflı, en nitelikli ve en ehil kişilerin görev yapma şansı yakalayabildiği yönetim biçimi olan meritokrasiye dayalı bir sistem kurulmuş olur. Bunun neticesinde doğru ve kaliteli personelle yürütülen kamu hizmetlerinde verimlilik artışı sağlanır, ekonomik kayıplar yaşanmaz ve doğrudan doğruya vatandaş memnuniyeti artar. - İşe girmek isteyen adaylar sadece ve sadece sınavlarına odaklanırlar, çalışmaktan başka bir şey yapma gereği duymazlar, alın teri göz nuru dökerler, yeterliliklerini artırmaya gayret ederler. Yazılı sınavdan sonra adaylar torpil bulmak uğruna ellerinde çikolata kutularıyla TBMM'de milletvekillerinin kapısında ya da üst düzey bürokratların özel kalemlerinde el etek öpme sırasına girmek zorunda kalmazlar. Bu uğurda maddi ve manevi kayıplar yaşamazlar. - Vatandaşın devlete, vatandaşın vatandaşa olan güveni sarsılmaz ve ülke mağdurlar, ötekileştirilenler, mutsuzlar, çaresizler ve dışlananlar cehennemine dönmez. Adil bir sınav sisteminde kazanan Türkiye olur. Son sözümüz, kişilerin kıymetinin mensubiyetleri ile değil sahip oldukları bilgi, beceri ve doğru tutumlar ile ölçüldüğü bir çağda yaşıyoruz ve bu zamanın yükselen değerleri adalet, eşitlik, erdem, dürüstlük ve liyakattir. Twitter'dan takip etmek için tıklayınız
dikkat çekmesi gereken bir konudur. mülakat demek bu ülkede torpil demektir, subjektiflik demektir. devlet çatır çatır torpille adam alıp liyakatı ayaklar altına alırken her sike car car konuşan reisçi, eski solcu yeni liboşları, islamcıyım demeye utanan çakma liberlaleleri falan asla göremeyeceğiniz zor, nereden daha mağduriyet çıkarırız onu arıyorlar. öğretmenlerin mülakatla alınmasına dair ilgili yönetmeliğin maddesine hemen bir göz atalım,madde 15 - 1 sözlü sınavda 60 ve üzerinde puan alanlardan sözleşmeli öğretmenliğe atanmak üzere başvuruda bulunanların atamaları, sözlü sınav puanı üstünlüğüne göre tercihleri de dikkate alınarak ilan edilen kontenjanlar dahilinde elektronik ortamda gerçekleştirilir. puan eşitliği halinde kpss puanı üstünlüğü dikkate alınır; eşitliğin devamı halinde atanacak aday bilgisayar kurası ile belirlenir. işte bu madde nice insanın umudunu çalan ki sen mülakat sonucunda alınan puana öncelik vereceksin o zaman kpss puanı ne işe yarıyor?sadece mülakata katılmak için mi?geçiniz efendim kpss'den 85 almış normal şartlarda atanması neredeyse bu adama mülakattan 80 vererek tüm geleceğini,tüm emeğini bir çırpıda çalıyorsunuz veya tam tersi adam kpss'den 75 almış mülakat sonucu ise 85 ve bu adam bir anda binlerce kişinin önüne şansı hiç yokken mülakat komisyonundaki 3-5 kişinin lafıyla mis gibi ya kpss için bunca sene emek veren arkadaşa ne oldu? hiç !!! türkiyede yapılmış en büyük haksızlık. kpss ye yıllarca çalıştırt insanları sonrasında mülakat getirt ve kpss nin hiç hükmü kalmasın. nasıl bir mantıktır nasıl bir anlayıştır. kpss puanı ile atanacağı kesin olan insanlar şimdi atanması imkansız hale getirilmiştir. aferin çok güzel düşünmüşsünüz. adı nedeniyle mülakatta kötü alınan mı dersin baba adı nedeniyle sorgulanan mı dersin. sözlüğün sosyal medyada gerçekten büyük bir gücü var. bu başlık gündemden düşmemeli. içimizde gazeteciler, site sahipleri, twitter fenomenleri vb. varsa bu olayı gundemlerine almalarını umuyorum. nasıl bir vebal. nasıl bir sistem. yetkili makamlar neden bu kadar sessiz?kardeşimin 76 olan kpss puanı mülakat ile 84 e çıktı. öğrendiğinden beri yapmadığı şey kalmadı. diğer türlü de atanma durumu vardı ama şimdi garantilemiş oldu bir mani çıkmazsa.bir de gereğinden çok şişirme puanlar olmadıysa tabiher neyse... bimer'e yazdı. cimer'e yazdı. 147'yi aradı. içim rahat değil, kul hakkı bu diyerek. kardeşimin bir suçu var mı bu sonuç için, hayır. ama eğer sırf yüksek geldiği için sesini çıkarmayıp da kabullenseydi evet yazık ki yakın çevresinde çaba sarf eden yalnızca iki kişi var. diğeri de 71 iken 82 yapmışlar alıp 90' a fırlayan, 79 alıp 85'e fırlayan, 75 alıp 92'ye fırlayanların sesi hiç bir bencillik, nasıl bir rahatlık anlamıyorum. bir arkadaşı 89 kpss puanı ile türkiye olmuştu. kızcağız mülakat ile 90 oldu. başka bir arkadaşı ise 71 iken 90 oldu. gel adaleti görelim, tartışalım. derece yapan kızcağızın yeni çocuğu olmuştu, "ben çocuğumdan zaman alıp da çabaladım" diyor. reva mı? keşke bu kadar bencil olmasaydık da azıcık vicdanlı insanlar olsaydık. ben değil de biz diyebilseydik de öyle hareket edebilseydik."ama mülakatım çok güzel geçti" demelerin ardına birçoklarının kaşına gözüne bakıp da verdiler o puanları. bilhassa kızlar şanslıydı bu durumda. 10-15 dakikada su gibi dağıtılan 90'lara millet yıllarını, aylarını, günlerini, gecelerini verdi. bilmem kaç tane kitap bitirdi. kaç tane dersi tamamlayarak o puanı aldı. ama gelip şimdi yok mülakatım iyi geçti diyorsun. yapmayın hocam, etmeyin yazık günah. azıcık empati kuralım. sırf işimize geliyor diye kabullenmeyelim. büyük vebal var ortada. sistemde senin bir suçun yok, kabul; ama sessiz kalıyorsan sen de farkındasın ki suçlusun. geleceğimizi aydınlık göremiyorum, inancımın kaldığını da pek söyleyemem. ama allah sonumuzu hayır eylesin... +++ diye yazdığınız puanlar gerçekten öğretmenlik yapabilmeniz için yeterli mi? ciddi bir mülakat şart. asıl büyük haksızlık bu değil ki...hadi üç beş puan arkandaki adam mülakatla bir iki puan önüne geçip atanmış...bu sınavda bir iki soru demek...aslında yine de hak yeniyor tabii ama o seni geçen adamla aranda uçurumlar olmadığını biliyorsun yine de...asıl hak yemek nasıl olur biliyor musunuz?asıl hak yemek dershane öğretmenlerini kpss'ye dahi tabi tutmadan almaktır. bilseydik dershaneye bir beş sene de biz köle olurduk kpss'ye çalışmak yaaa neyse...yol yabıyorlar, dünya lideri, feto, ehonomimiz çoh eyi. ne yazık ki esra özcan ve türevi başlıklar kadar ilgi görememiş başlık. 91 puanlı birisine mülakatta 48 puan verilerek eleniyor. bu en barizi ve bunun gibi niceleri var. torpil hak olmuş haberimiz yok. ve kimsenin umrunda değil. çogenteresan. bimer'e sözleşmeli öğretmenlik sözlü sınav sonuçları tarihinde açıklanmıştır. sonuçlara bakıldığında kpss puanı çok düşük olan pek çok kişinin mülakat puanlarının 15-20 arttığı, bazılarının aynı kaldığı, bazılarının ise kpss puanının oldukça altında bir mülakat puanı aldığı görülmektedir. ülke genelinde bu iş için yüzlerce komisyonda binlerce insan birbirinden bağımsız değerlendirme yapmış, bu da aksi iddia edilemez şekilde öznel değerlendirmelere neden olmuştur. sabahtan akşama kadar çalışan komisyon üyelerinin binlercesinin her dakika şaşmaz bir hassasiyetle ve objektiflikle değerlendirme yapması zaten imkansızdır. on binlerce insan mağdur edilmiş durumdadır. bu kapsamda sözlü sınavın iptal edilerek adayların nesnel bir değerlendirmeyle atanmasını istiyorum. arz başvuru yapabilirsiniz. [ ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
sözlü mülakatta torpil nasıl yapılır